Ne dağdaki keçiye rahat verdik ne de asırlık tarihe. Tüm insanlığı yok ettik her şeyiyle. Yok oldu işte Hasankeyf kim bilir kaç medeniyet görmüş, kaç aşka tanıklık etmiş, kaç ağıtın sesine tanık olmuştur.
Yok ettik işte canlıların neslini, kaç kuşun kanadını eksilttik gökyüzünden, kaç kadının gülüşünü sildik evrenden!
İnsanlık solmaya yüz tutmuş, yok olmamak için son demlerinde çaresizlik içinde çırpınıyor.
Siz çaresizlik nedir bilir misiniz?
Hani ağlamak istersiniz de boğazınız düğüm düğüm olur yutkunamazsınız ya, gözyaşlarınız kirpiklerinizin arasına fırtına gibi çarpmak isterken dingin bir deniz gibi usulca kirpiklerinizin arasına sızar. Onun gibi bir duygu!
Gerçi hiçbir şey yeryüzündeki bir insanın çaresizliğini, yenilgisini, teslim oluşunu, yaşayan bir ölüye dönüşmesini anlatamaz.
Evladını kaybedip, beyaz tülbendiyle yüzünü kapatıp ağıt yakan anne bilir çaresizliği!
Akşam eve ekmek götüremediği için intihar eden baba bilir!
Her gün biraz daha ölüyoruz ve hepimiz bunları bile bile çığlıklarımızı içimize gömüyoruz. Umarım bir gün içimizdeki karanlığı aydınlatan umudumuz ayağa kalkar ve yüreğimizin haykırışlarını bastırmadan bağıra bağıra söyler!