Akşam saatlerinde canım sıkıldı. Pencereden şöyle mahalleye baktım. Gördüğüm insan manzaralarınakısaca değineyim;
İşsiz genç, annesinden babasından uzak bir yerde balkonda saatlerce arkadaşıyla konuştu. Üniversiteyi bitirdim. Ne zamandır beri işsizim. Kredi borcu bir yanda, bir yanda işsizlik beni psikolojik olarak etkiledi. İş arıyorum. Torpilim yok diye kimse işe almıyor. Cebimde param yok ümidim yok…
Bir çocuk sesi, muhtemelen bilgisayar oyunu oynuyor. Çocuk, ağza alınmayacak küfürler ediyordu. Pencere açıktı. Çocuk saatlerce küfür etti. Ne annesi uyarıyordu. Ne de babası uyarıyordu. Düşünsenize, evdesiniz ne annenin oğlundan haberi var. Ne babanın oğlundan haberi var. Evdesiniz ama birbirinizden haberiniz yok.
Temizlik işlerinden gelen abla, kendi kendine konuşuyordu. 30 gün boyunca çalışıyoruz. Kazandığınız alın terinizle, güzelce yaşayamıyorsunuz. Kendiniz için hiçbir şey yapamıyorsunuz… Faturalar, ev kirası, evin temel ihtiyaçlarını da tam olarak almıyorsunuz. Gücümüz hiçbir şeye gitmiyor. Yan borçlarınızı öteliyorsunuz, yan da hayatı öteliyorsunuz… Çalışan mutsuz, çalışmayan huzursuzdur.
Üniversiteli gençler, sınava hazırlanıyordu. Kendi aralarında konuşuyordu. Geleceğimiz ne olacak kara kara düşünüyoruz. Bir mikrop geleceğimizi ve hayallerimizi öldürdü.
Servis elemanı, Hayat eve sığmıyor, bak biz sokaklardayız. Bilmediğimiz insanların evine sipariş götürüyoruz. Zamana karşı yarışıyoruz. Hayatta kalmak için…
Çöp toplayan amca, bisikletiyle birlikte çöp arabasına yanaştı. Elinde ne eldiven, yüzünde ne maske… Başladı çöpleri karıştırmaya… Kendi kendine söyleniyordu. Bizi hayat zaten öldürmüş. Mikroptan korkumuz yok ki…
Ekmeğimizi çöpten çıkarıyoruz…